30 Nisan 2008 Çarşamba

Teknoloji ve Tasarım Dersi Programı Bilimsel mi?

alıntıdır.
İHTİSASI TEKNOLOJİ VE TASARIM OLMAYAN KOMİSYONCA GELİŞTİRİLMİŞ İLKÖĞRETİM TEKNOLOJİ VE TASARIM PROGRAMI NE KADAR BİLİMSEL!

Bu yazı İş Eğitimi öğretmenleri tarafından yeni teknoloji ve tasarım dersi öğretim programını değerlendirmek amacıyla yazılmıştır. Bilimi kafa üstü diken bir anlayışla hazırlanan bu programla ilgili, belirli çarpıcı bilgilere ulaşabileceğinizi umuyoruz.

İlköğretim okulu Teknoloji ve Tasarım dersi öğretim programının giriş bölümünde, bu programa niçin ihtiyaç duyulduğu ve içeriği kuramsal olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlama yapılırken Teknoloji ve Tasarım eğitiminin genel doğasına uygun olarak ihtiyaç ve koşulları tanımlama, bunlar için yaratıcı çözümler getirme, tasarlama ve üretme becerisi kazandırma bir süreç olarak verilmiştir. Teknolojinin tanımında ise yine bu etkinlik bir süreç olarak belirlenmiştir. Teknoloji ve Tasarım eğitimi de genel olarak bu süreci öğrenciye yaşatmayı amaçlar. Ancak öğretim programının girişinde verilen bu kuramsal yaklaşım, programın geneliyle tutarsızlık taşımaktadır. Çünkü dünyadaki genel eğitim sistemlerinde teknoloji ve tasarım dersi öğretim programları bir süreç tasarımı olarak yapılandırılır. Bu süreç ise ihtiyaçları belirleme, tasarım geliştirme, tasarımı ürüne dönüştürme ve değerlendirme olarak tanımlanmıştır. Geliştirilen öğretim programının girişinde bu kuramsal yaklaşım oldukça yetersiz olarak yer almasına rağmen, içeriğin yapılandırılmasında kullanılmamıştır. Verilen kuramsal yaklaşımla programın yapısal anlayışı birbiriyle örtüşmemektedir.

Dünyada genel eğitime yönelik Teknoloji ve Tasarım programlarının geliştirilmesinde, akademik anlamda kabul görmüş iki temel standart kullanılmaktadır. Hemen hemen tüm gelişmiş ülkeler bu iki standart yaklaşımdan birini kabul ederek Teknoloji ve Tasarım programlarını düzenlenmektedir. Ancak her iki yaklaşımında ortak noktası, teknolojik tasarım sürecinin öğretim programına uygulanmasıdır. Bunun için uluslararası akademik kuruluşlar olan ITEA (Uluslararası Teknoloji ve Tasarım Birliği), DATA (Teknoloji ve Tasarım Birliği), IDATER (Uluslararası Teknoloji ve Tasarım Eğitimi Araştırmaları Birliği) gibi kuruluşların yayınları incelenebilir. Örneğin Birleşik Krallığa bağlı ülkeler DATA’nın geliştirmiş olduğu temel standartlara göre öğretim programlarını geliştirirken USA, Hollanda, Almanya’nın bazı eyaletleri, İsrail, Kanada vb. ülkeler ise ITEA’nın standartlarını temel almaktadır. Yine IB okulları da İTEA’nın verilerine göre Teknoloji ve Tasarım öğretim programlarını geliştirmiştir. Mevcut kabul edilmiş olan Teknoloji ve Tasarım öğretim programı bu standartları uygun olmadığı gibi ismiyle içeriği de birbiriyle örtüşmemektedir.

Teknoloji ve Tasarım dersi dünyada belki de genel eğitimde ortak standardı oluşturulmuş birkaç dersten biridir. Bu ders ilköğretim düzeyinde Teknoloji ve Tasarım (Design And Technology) ve ICT (Bilgi İletişim –Bilişim-Teknolojisi) iki alana ayrılmıştır. Bu iki alanında ortak amacı insanlığın dünya yüzeyinde teknoloji ve bilişim okuryazarlığına sahip olarak ortak bir dili, kültürü ve beceriyi oluşturmalarını sağlamaktır. Görülüyor ki yeni ilköğretim okulu program çizelgesinde bilişim okuryazarlığı dünyanın neredeyse bırakmış olduğu IT (bilgisayar teknolojisi) ile sınırlı kalmış, teknoloji okuryazarlığı ise bu yeni öğretim programıyla tamamen genel eğitimden dışlanmıştır. Oysaki İl Bilgilendirme Toplantılarında Teknoloji ve Tasarım Dersi Program Komisyonun, programın en büyük dayanağını oluşturduğunu iddia ettikleri Türkiye’nin 2023 vizyonunda bu iki hedef vardır. Ancak görülüyor ki ilgili komisyon bu hedefi anlamaktan uzak kaldığı gibi uluslararası standartları öğretim programına yansıtmaktan da uzak kalmıştır.

Öğretim programının yapısı tanıtılırken Düzen, Kurgu ve Yapım gibi Teknoloji ve Tasarım süreciyle ilgili olmayan bir kuşak anlayışının benimsendiği belirtilmiştir. Ancak bu kuşak yaklaşımı uluslararası kabul edilmiş teknolojik tasarım sürecini kesinlikle yansıtmamaktadır. Düzen kuşağında verilen etkinlikler Teknoloji ve Tasarım eğitiminden farklı bir disiplin olan sanat eğitimi disiplinini içeren etkinlikleri kapsamaktadır. Ancak bu yaklaşım bile sanat eğitimi için eksik ve yanlıştır. Kaldı ki ilköğretim çizelgesinde sanat eğitimi disiplinini içeren Görsel Sanatlar ve Resim İş gibi iki ders mevcuttur. Bu anlamda neden farklı bir disiplin olan Teknoloji ve Tasarım eğitimi kendi anlayışından uzaklaştırılıp sanat eğitimi anlayışına evrilmeye çalışıldığı anlaşılamamaktadır. Teknoloji ve Tasarım eğitiminin temel yaklaşımı, bireyi içinde yaşadığı teknolojik dünyada ki yerini teknoloji okuryazarı olarak anlamasını sağlamak ve teknoloji üretir yeterliğe ulaştırmaktır. Bu amaçla bireyin teknolojik süreçleri özümsemesi, teknolojiyi üretmenin araçlarını bilerek teknolojik dünyaya katkı yapması gereklidir. Oysa Teknoloji ve Tasarım eğitimi öğretim programında teknolojik süreçlere ilişkin kavramlar yerine mekan, yüzey, birim, ritim gibi sanat eğitimi kavramlarına yer verilmiştir. Bu kavramlarla öğrencilerin programın girişinde verilen teknolojik süreçleri nasıl etkinleştirecekleri ve nasıl teknoloji üretme yeterliliğine ulaşacakları büyük bir soru işaretidir. Ayrıca her sınıf düzeyinde uygulanması düşünülen kuşakların içerik olarak birbiriyle ilişkisiz ve bağımsız olması teknolojik bir ürünün tasarımlanma sürecini de kesintiye uğratmaktadır. Düzen kuşağında öğrenciler sanat eğitimi kavramlarını (eksik olarak) öğrenmekte, kurgu kuşağında öğrenciler düzen kuşağında öğrendikleriyle ilgisi olmayan bir etkinlikle düşündükleri sorun veya belirledikleri ihtiyaçlara göre (ki bu etkinliklerin nasıl yapılacağı dahi programda eksiktir) yeni düşünceler geliştirmekte, yapım kuşağında ise öğrenciler yine kurgu ve düzen kuşağında öğrendiklerinden tamamen bağımsız ürünler yapmaktadırlar. Hâlbuki teknolojik tasarım süreci bir bütün olarak işlerlik kazandırıldığında bir değer taşır. Çünkü gerçek dünyada endüstriyel tasarımcılar bir soruna veya ihtiyaca yönelik geliştirecekleri ürünleri bütüncül bir yaklaşımla ve bir süreç içerisinde önce tanımlayarak, sonra tasarımlayarak üretime dönüştürürler. Bu sürecin kesintiye uğratılması tasarıma yönelik etkinliklerin gerçekleştirilmesine engel olacaktır.

Birbirinde bağımsız ve içerik olarak da birbirini tamamlamayan ve temel oluşturmayan kuşak yaklaşımıyla teknolojik tasarım sürecinin gerçekleştirilmesi olanaksızdır. Dünyadaki Teknoloji ve Tasarım eğitimine yönelik hiçbir akademik kaynakta eşi ve benzeri olmayan bu yaklaşım, komisyonun bilimsel verilerden ve bu alandan ne kadar uzak olduğunu göstermektedir. Bu kuşak yapısıyla programın özellikleri kısmında verilen, öğrencilerin öz güvenlerini geliştirme, yaratıcılıklarını harekete geçirme gibi anlayışların oluşturulmasına da olanak yoktur. Çünkü öğrenci geliştirdiği herhangi bir düşünceyi somut bir ürüne dönüştürerek geçerliliğini değerlendirebilmek için yapım kuşağını bekleyecek, yaptığı tasarımın eksikliklerini, bilimsel değerini göremediği için öz güveni sarsılacak, yaratıcılığı kesintiye uğrayacaktır. Ayrıca hiçbir tasarımcı tanımlanmış bir teknolojik ihtiyaç olmadan bu gün ne tasarlayım diye yola çıkmaz. Teknolojik tasarım süreci bilimsel ve teknolojik verilere dayanan planlı bir süreçtir. Bu planlı sürecin bilimsel ilkeler ve teknolojik kavramlara sahip olunmadan gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Ne yazık ki geliştirilen öğretim programı bu bilimsel ilke ve teknolojik kavramları içermemekte, Teknoloji ve Tasarım eğitimine ilişkin hiçbir standardı kapsamamakta ve bilinen bütün anlayışları tersyüz etmektedir. Öğretim programında tasarımla-icat, tasarımcıyla-mucit ve teknolojiyle-sanat eğitimi tamamıyla birbirine karıştırılmıştır. Bunun nedeni öyle gözüküyor ki uluslararası literatürü bilmeyen bir komisyonla çalışılmış olması, alan uzmanlarının dışlanması, akademik çevrelerden görüş alınmaması ve alan öğretmenlerinin işin dışına itilmesinden kaynaklanmıştır. Çünkü programın girişinde verilen isimlerin Teknoloji ve Tasarım eğitimiyle ilgili bir akademik çalışmaları bulunmamakta (il bilgilendirme toplantısında ilgili komisyondan edinilen bilgiye göre), programın sonunda verilen kaynakça ise bu alanla ilgili literatürü kapsamamaktadır.

Düzen kuşağında verilen etkinlikler; kaynakçadan, ilgili komisyonun il bilgilendirme toplantılarındaki aktardıklarından ve yapılan karşılaştırmadan anlaşıldığına göre Nevide Gökaydın’ın Temel Sanat Eğitimi, Eğitimde Tasarım ve Görsel Algı kitabından aynen resimleriyle birlikte alınmıştır. Adı Teknoloji ve Tasarım olan programın içeriği bir sanat eğitimi kitabından kopyalanarak oluşturulmuştur. Üstelik bu anlatımlardaki belirli bilgiler temel fizik kurallarına da aykırıdır. Bu çalışmalar Teknoloji ve Tasarım eğitiminin tabanı olamayacağı gibi bilimsel eksiklik ve yanlışlarıyla da sanat eğitiminin de tabanı olmaktan uzaktır. Nevide Gökaydın’ın kitabında yer alan kâğıt çalışmaları 1970’li yıllarda ilköğretim okullarında uygulanan elişi (craft) çalışmalarını yansıtmaktadır. Esasen Türk milli eğitiminde 1970’lerin ortalarından 83 yılına kadar bu elişi konuları yine Nevide Gökaydın’ın yazdığı MEB yayını olan İş ve Teknik kitabı ve programıyla birlikte İş Bilgisi adlı dersle uygulanmış ve başarısız olmuştur. Dünyanın 70’li yıllarda bıraktığı 80’lerin başında Teknoloji ve Tasarım anlayışına geçtiği ve bugün teknolojik tasarım sürecini uyguladığı göz önüne alınırsa, denenmiş ve başarısız olduğu görülmüş elişi çalışmalarına geri dönülmüş olması acı vericidir. Üstelik bunun sanat eğitimi adlı bir kitaptan aynen kopyalanarak programmış gibi sunulması da Milli Eğitim Bakanlığının eğitime bakış açısını ve uzmanlarının yeterliliğini göstermesi açısından üzüntü vericidir.

Düzen kuşağında yer alan külah yapımı, kibrit çöplerini birleştirme gibi etkinliklerle (günümüzde Sanat Eğitimi alanındaki akademisyenler tarafından dahi kabul görmemektedir) öğrencilerin hangi amaca ulaşacakları ne tür bir beceri kazanacakları, teknolojik kavram ve ilkelere nasıl sahip olacakları, nasıl teknoloji üretecekleri, kısacası teknoloji okuryazarlığı niteliklerine nasıl sahip olacaklarının anlaşılması mümkün değildir. Bu ilkel elişi ve günümüz için geçerliliği kalmamış çalışmalarla öğrencilerin oyalanacak olması üzücüdür. Ayrıca bu külaha, kağıt katlamaya vb. etkinliklere yönelik verilen kazanımlarda ki bahsedilen teknolojik değere öğrencilerin nasıl ulaşacağı da belirsizdir. Herhalde kazanımlarda yer alan öğrencinin paylaşacağı sorun ve kaygılardan, külahları birbirine neyle ve nasıl yapıştıracağını anlamak gerekecektir. Çünkü bu çalışmalarla öğrencinin başka karşılaşacağı bir sorun gözükmemektedir. Kâğıtları devamlı katlayarak yapılan çalışmalarda ise doğayı, yaşamı ve kendini farklı açılardan değerlendirme kazanımına öğrencinin nasıl ulaşacağını da anlamak mümkün değildir.

Kurgu kuşağında öğrencilerin meraklarını, hayallerini, düşüncelerini ifade ederek çözüme ulaştırması beklenen birer sorun olduğu kazanım olarak ifade edilmiştir. İnsanların merakları, hayalleri ve buna ilişkin düşünceleri onların çözüme kavuşturulması gereken birer sorunu değildir. Tam tersine düşünce edimi merak, hayal gibi eylemlerle başlayan ve insanı insan yapan temel değerdir. Bireyin merak ve hayallerine yönelik düşünce üretmesi sonsuz bir edimdir. Bu hayaller her zaman somut ve elde edilebilir kavramlar üzerine inşa edilmezler. Dolayısıyla öğrencilerin somut olmayan bir hayalleri varsa ve bunu çözümlenmesi gereken bir sorun olarak getirirlerse ne yapılacaktır. Görülüyor ki dersin adının Teknoloji ve Tasarım olduğu unutulmuş öğrencilerin etkinliklerini teknolojik ürünler üzerine odaklamaları anlayışından uzaklaşılmıştır. Merak ve hayal etmenin ve buna ilişkin düşünce üretmenin sonu yoktur. Ancak Teknoloji ve Tasarım eylemlerinin kendi içerisinde sınırlılıkları vardır. Bu sınırlılıkları yadsıyarak öğrencileri gerçekleşmesi bazen mümkün olmayan hayallere sürüklemek, teknolojik dünyanın gerçekliğiyle bağdaşmayacağından hayal kırıklığı yaratacaktır. Örneğin; kurgu kuşağında verilen bilgisayar kablosuyla ısınan terlik ve diş fırçası örnekleri akıllara durgunluk verecek düzeydedir. Çünkü USB kanalından (veri aktarmaya yarar) aktarılabilecek enerji minimumdur ve bir ısıtıcıyı çalıştırması bilimsel olarak mümkün gözükmemektedir. Yine 30 derecede yemek artıklarını buharlaştıran diş fırçası tasarımı da bilimsel ilkelerle çelişmektedir. Çünkü sıvılar bile 100 derece buharlaşır. Bu düşünceyi geliştiren öğrenciler Fen ve Teknoloji dersinde aldığı bilgileri ya eksik öğrenmiş veya öğretmeni onun hatasını tartışarak düzeltemeyecek kadar yetersizdir. Sonuç olarak bu yaklaşım tasarımları geliştiren öğrencilerde bilimsel ilke ve yasaların yanlış yerleşmesine neden olmuştur. Bu yanlış örneklerin bir öğretim programında yer alması bilimsel olması gereken bir programın ne kadar ciddiyetle yazıldığını göstermektedir. Bu iki tasarımda hayal olarak iyi birer düşünce gibi gözükse de bilimsel gerçeklikle bağdaşmamaktadır. Belki de programda amaç budur. Çünkü bilimsel ilkeleri reddeden, ampirik olmaktan uzak bir düşünce dogmatizme kapı açacaktır. Zaten amaç bilimsel düşünce yönteminin sınırları içerisinde tasarım yapan öğrenciler değil (ekler bölümünde verilen örneklere, kaynakçadaki kaynaklara, ilgili komisyonun bilgilendirme toplantısındaki ifadelerine göre) icat eden öğrenciler yetiştirmektir. Çünkü bilimsel ilkelerle bağdaşmayan hiçbir sorun çözme ve ürün oluşturma etkinliği tasarım olarak adlandırılamaz. İcat ise gerçekmiş gibi gösterme, ortaya gereği olmayan bir sorun atma olarak tanımlanmaktadır. Böylece geliştirilen bu programla öğrenciler bilimsel düşüncenin dışında tutularak gerçek olmayan ve gereği olmayan işlerle uğraştırılacaklardır. Bunun sonucu dogmatik kafaya sahip bireyler yetiştirmektir. Aslında kurgu aşamasında verilen bu çalışma örnekleri tüm dünyada ilköğretim düzeyinde düşünce eğitimi dersi içerisinde gerçekleştirilmektedir (bilimsel sınırlar içerisinde). İlköğretim okulu ders çizelgesinde zaten seçmeli olarak böyle bir ders yer almıştır. Böylece düzen kuşağında sanat eğitimi, kurgu kuşağında düşünce eğitimine yönelik etkinlikler temel alınmış ve dersin içeriği adı ve kuramsal yapısıyla paralel olmaktan çıkarılmıştır.

SONUÇ

1. Öğretim programının girişinde verilen özel ihtisas komisyonunda yer alan isimlerden Dr. Meral HAKVERDİ’nin çalışmaları Fen Bilgisi Öğretmenliğine yöneliktir. İlgili ismin Teknoloji ve Tasarım disiplinine yönelik literatürde bir çalışması yoktur. Diğer isimlerin TTKB’den alınan ve il bilgilendirme toplantısında ilgili komisyonundan edinilen bilgilere göre Meslek Lisesi öğretmenleri oldukları anlaşılmıştır. Komisyon çalışması içerisinde Teknoloji ve Tasarım alanında kitap, makale, bildiri, araştırma vb. akademik çalışmalarda bulunmuş akademisyenlerden, bu alanın öğretmenlerinden ve öğretmen yetiştiren fakülteden yararlanılmadığı anlaşılmaktadır. Dersin adı Teknoloji ve Tasarım olmasına rağmen, danışman akademisyen fen bilgisi öğretmenliği bölüm hocası, program yazarları ilköğretim ve teknoloji ve tasarım alanıyla ilgili akademik formasyonu olmayan meslek lisesi öğretmenleri, içerik sanat eğitimi, yazılanlar Nevide Gökaydın’ın kitabından kopya. Bu durum Milli Eğitim Bakanlığı ile Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının öğretim programlarının geliştirilmesindeki ciddiyetini yeterince göstermektedir. İlköğretim düzeyinde okuyan milyonlarca öğrencinin geleceği bu kadar ucuz mudur? Bu manzaranın adına TTKB ihtisas komisyonu diyebilmektedir. Ne yazık ki komisyonda Teknoloji ve Tasarım alanına yönelik çalışma yapmış tek bir akademisyen dahi yoktur.

2. Öğretim programı geliştirilirken dünyadaki benimsenmiş standartlar ve akademik yayınlarda belirtilen bilimsel yaklaşımlardan yararlanılmamıştır. Bu nedenle öğretim programı Teknoloji ve Tasarım disiplininin doğasını yansıtmaktan ve teknolojik tasarım sürecini kapsamaktan uzaktır.

3. Programda yer alan etkinlik örnekleri sanat eğitimi içeriklidir ve 70’li yıllardaki elişleri çalışmalarını kapsamaktadır. Otuz yıl öncesinin elişi çalışmalarını Teknoloji ve Tasarım programı olarak sunmak bilimsel bir tutum değildir. Bu yaklaşım dünyanın bırakmış olduğu, Türkiye’nin ise 1983 yılında başarısız bulduğu için değiştirdiği elişleri çalışmalarına geri dönüştür.

4. Çala kalem hazırlandığı belli olan programın alan uzmanlarının, öğretmenlerin, akademisyenlerin görüşü, katkısı alınmadan adeta ilgili taraflardan kaçırılarak çıkartılmış olmasının amacını ve gerekçesini anlamak mümkün değildir. Bu biz yaptık oldu mantığı, Milli Eğitim Bakanlığının ne kadar demokratik ve bilimsel bir kurum olduğunu net şekilde ortaya sermektedir.

5. İlgili ihtisas (!) komisyonunun il bilgilendirme toplantılarında bu dersin Teknoloji Eğitimi (ki Teknoloji ve Tasarım alanı bu disiplin içerisinde yer alır) olmadığını, bu yüzden dünyadaki standartları taşımadığını ve bu alana ait kuramsal bilginin temel alınmadığını, dünyada hiçbir ilköğretim programında yer almayan farklı ve başka bir ders yarattıklarını, dolayısıyla var olan bilimsel literatüre göre düşünmemek gerektiğini söylemişledir. Öyle ise neden dersin adı Teknoloji ve Tasarımdır? Gerçi dersin adının değiştirilmesi bu karışık ve ne olduğu anlaşılmaktan uzak bilim dışı yaklaşımı ne kadar düzeltecektir? İlgili komisyonun bu söylemine rağmen programın girişinde Teknoloji ve Tasarım eğitimine duyulan ihtiyaç belirlenmekte ve teknolojinin tanımı yapılmaktadır. Komisyonca il bilgilendirme toplantılarında “dünyada eşi benzeri yok” diye tanımlanan, içeriği hazırlayanlar kadar ayrı ayrı telden çalın bu programa neden ihtiyaç duyulmuştur? Acaba tüm bu tutarsızlıkları ve bu programın karşılayacağı ihtiyaçları bir TTKB yöneticisinin mantıklı şekilde açıklayabilmesi mümkün müdür?

6. İl bilgilendirme toplantısında ilgili komisyon, Ankara ilinde pilot uygulama yapıldığını belirtmiştir. Ancak toplantıya katılan öğretmenlerin hiç biri bunu doğrulamamış, öğretmenlerin iletişim içerisinde olduğu mezunlar derneği de böyle bir uygulamadan haberli olmadıklarını belirtmişlerdir. İlgili komisyonda pilot uygulamadan bahsetmekle birlikte hangi okullarda uyguladınız sorusuna cevap verememiştir. Eğer böyle bir pilot uygulama gerçekleştirildiyse okul isimleri, öğretmelerin adı, yapılan pilot uygulamanın içeriği ve sonuçları TTKB’nin internet sitesinden yayınlanarak doğrulanmalıdır. Aksi taktirde ilgili komisyon aracılığıyla TTKB’nin inandırıcılığı ve güvenirliği zedelenecektir.

7. Program kaynakçası incelendiğinde Teknoloji ve Tasarım eğitimine yönelik bilimsel literatürden yararlanılmadığı görülecektir. Kullanılan web adresleri incelendiğinde patent enstitülerine ait adresler dikkat çekmektedir. İlgili komisyonun il bilgilendirme toplantılarında ki söylemleri de patent almak üzerinedir. Bu tasarım, teknoloji, tasarımcı kavramlarının icat, mucit, patent gibi kavramlarla karıştırıldığını göstermektedir. Ayrıca içerikte verilen tasarım örnekleri de bilimsel gerçeklikle bağdaşmamaktadır. Program bilimsel ilkeleri reddeden, ampirik olmaktan uzak bir yaklaşımla dogmatizme kapı açmaktadır. Görülüyor ki amaç bilimsel düşünce yönteminin sınırları içerisinde tasarım yapan öğrenciler değil (ekler bölümünde verilen örneklere, kaynakçadaki kaynaklara, ilgili komisyonun bilgilendirme toplantısındaki ifadelerine göre) icat eden öğrenciler yetiştirmektir. Çünkü bilimsel ilkelerle bağdaşmayan hiçbir sorun çözme ve ürün oluşturma etkinliği tasarım olarak adlandırılamaz. Ayrıca program içeriğinde buna koşut olarak inovasyon kavramından bahsedilmiştir. Kısaca Türkçe yenileştirme denilebilecek bu kavram, teknoloji üretmeyi değil var olan teknolojileri birleştirerek yeni bir ürün veya var olan ürünleri yenileştirerek ticari fayda sağlamayı içermektedir. Bu yaklaşım öğrencileri yeni bir şey üretmek ve düşünmek yerine, var olandan fayda sağlamaya yöneltecektir. İlköğretimin ve Teknoloji ve Tasarım dersinin görevi bilimsellikten uzakta faydacı, dogmatik, hiçbir değere sahip olmayan bireyler yetiştirmek midir?


8. Bilimsel olmadığı ihtisas komisyonunda yer alan isimlerden ve içeriğinden anlaşılan bu programın ilgili akademisyenlerin, alan öğretmenlerinin ve uzmanların katılımıyla yeniden değerlendirilmesi, bilimsel bir tutumla alan uzmanlarınca yeniden hazırlanması, bu aşamada dünyada uygulanan standartların dikkate alınması, sanat eğitimi, düşünce eğitimi uygulamalarının çıkartılarak Teknoloji ve Tasarım eğitiminin süreç ve ilkelerine göre yeniden düzenlenmesi gereklidir. Bu yaklaşım Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın bilimsel saygınlığını koruması için önemlidir.

SONSÖZ

Biz İş Eğitimi öğretmenleri dersin teknoloji eğitimi anlayışıyla tek ders olmasına ve tek öğretmen tarafından yürütülmesine tarafız. Hali hazırda 1983 yılında kabul edilen 1991 yılında genişletilerek revize edilen ve bu güne kadar okutulmuş olan programın yanlış olduğunu yıllarca savunduk. Ancak görülüyor ki dersin adı ve uygulama esasları dışında içerik yine dünyadaki benzerlerine göre çok geri kalmış ve alanın uzmanları tarafından tasarımlanmamıştır. Bu programın bu haliyle uygulanmasının ne öğrenciye, ne öğretmene, ne de ülkeye bir faydası olacaktır. Sadece yıllarca bu derse karşı oluşmuş ön yargıların daha da pekişmesine sebebiyet verecektir. Dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığının bu hatadan bir an önce dönerek bilimsel, çağdaş ve dünyayla paralel bir program anlayışını benimseyerek teknoloji ve tasarım dersini yeniden yapılandırmasını diliyoruz.

Saygılarımızla
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
ENDÜSTRİYEL SANATLAR EĞİTİMİ FAKÜLTESİ
ve
MESLEKİ EĞİTİM FAKÜLTESİ MEZUNLARI

Hiç yorum yok: